DÜNYANIN EN BÜYÜĞÜ, HUKUKUN ÖNÜNDE CEKETİNİ İLİKLEDİ!

İkinci Dünya savaşından sonraki dönem ve sonrasında hükmünü süren, dünyanın en büyüğü; devletler açısından en önemli sınav olan,  hukuka bağlılık sınavını verdi. Hiç kimsenin aklına, hayaline gelmeyecek bir toplumsal olay yaşadı. Bir kısım inançlarına sıkı sıkıya bağlı topluluk, Amerika Birleşik Devletleri‘nin demokrasi beşiği olan parlamentoyu salladı. Hiç kimse bu denli şiddet içerikli bir duruma gelinebileceğini şiddet seviyesine çıkacağını düşünmemişti. Ancak her şeye rağmen; Amerika Birleşik Devletleri, hukukun üstünlüğüne dair büyük bir sınav verdi. Çünkü ülkenin en güçlü insanının sahip olduğu güce rağmen, kendi başkan yardımcısı kendisine değil, hukuka bağlı kalacağını ve anayasal yetkilerinin dışına çıkmayacağını söyleyerek; gayrimeşru ve hukuka aykırı bir pozisyon ile bu pozisyonun vaat ettiği gücü reddetti. Rivayet o ki, ABD başkanı, yardımcısına, eğer kendisinin başkanlık devrinin bertaraf edilmesini sağlaması durumunda, kendisinin affını sağlaması karşılığında, müstakbel başkanlığı teklif ettiği yönünde. Bu teklifin başkan yardımcısı tarafından da kabul edilmediği söyleniyor. Peki, bu davranış çok mu erdemli bir davranış? Hayır, sadece hukuk devletiyim diye ortaya çıkan ve kendisini bu şekilde tanımlayan bir devlette olması gereken bir duruş. 
 
Amerika Birleşik Devletleri’nin bu denli şiddet içerikli ve anayasaya aykırı bir noktaya geldikten sonra; nasıl hukukun üstünlüğüne bağlı kaldığına bakmak ve anlamak gerekir diye düşünüyorum.  Bu noktada, devletin kurucularının ideasının, demokrasi ve hukukun üstünlüğü olduğu göz önünde bulundurulursa ve yüzyıllarca bu idea için kendi içinde savaş vermiş bir devletin, bu durumdan hukukun üstünlüğünü cebine koyarak, çıkması olağandır; beklenendir. Burada; hukuk devleti olmak yolunda alınacak birçok ders olduğunu düşünüyorum. Şimdi Amerika Birleşik Devletleri‘nde bu çirkin olaylar yaşandı diye, sanki bu durum bizim ülkece hukuk devleti olmak ve demokratikleşmek yolundaki sorunlarımızı iyileştirecekmiş gibi, sevinenler olduğunu da görüyoruz. Ancak ülkemizin, ABD’nin yaşadığı bu durum nedeniyle, daha iyi bir noktaya taşındığını söylemek mümkün değil, yani bize olumlu bir sonuç doğurmadı ABD’de yaşananlar. Konuya tersten bakarak bu hukukun üstünlüğü ve demokrasi sınavından kendi ülkemiz adına ne dersler almalıyız diye bakmak, daha verimli olur düşüncesindeyim ki bizim ülkemiz de, çok kereler demokrasi ve hukukun üstünlüğü savaşları vermişse de, gerek darbeler, gerek küçük yaşta insanların ve başbakanın asılarak öldürülmesi gibi örnekleri çoğaltılabilir birçok olayda sınıfta kaldı. Elbette ki bu olaylarda, genç bir hukuk ve demokrasi ülkesi olmanın tecrübesizliği de vardı. Ancak yine de bizim ülkemizin kurucularının, ülkeyi üzerine inşaa ettiği değerler, ABD‘nin kurucularından daha değersiz değildi.  O yüzden ABD’nin yaşadığı olaya bakacağımız yerin, ülkemizin kurucu değerlerinin hukuk devleti ve demokrasi olduğunu düşünerek, bu olaydan kendi genç demokrasimiz adına ders çıkarmak noktasıdır, diye düşünüyorum.